René Descartes, “Düşünüyorum, öyleyse varım” (Cogito, ergo sum) ifadesiyle felsefe tarihine damgasını vuran Fransız filozof ve matematikçidir. Modern felsefenin kurucularından biri olarak kabul edilen Descartes, insan bilincinin ve varoluşun temelini sorgulayan bu düşüncesiyle tarihe yön vermiştir. Matematikte Kartezyen sistemi geliştiren Descartes, bilime yaptığı katkılarla da büyük bir etki yaratmıştır. Ancak onun sadece fikirleri değil, fiziksel kalıntıları ve özellikle kafatasının macerası da tarih boyunca merak uyandırmıştır.
Descartes’ın kafatası, yalnızca bir biyolojik kalıntı değil, aynı zamanda entelektüel bir sembol olarak değerlendirilmiştir. Filozofun ölümünden sonraki olaylar, tarih, bilim ve felsefenin ilginç bir birleşimini ortaya koyar.
Birçok kişi, ünlü fizikçi Albert Einstein’ın beyninin incelendiğini ve ilginç bulgulara ulaşıldığını bilir. Ancak Descartes da bilim dünyasının benzer bir merakını uyandırmıştır. Descartes, 1650 yılında İsveç’te hayatını kaybettiğinde, dönemin bilimsel imkanları sınırlı olduğu için beyni üzerinde inceleme yapılamamıştır. Buna rağmen, onun zihinsel kapasitesinin ardındaki biyolojik yapıyı keşfetme arzusu bilim insanlarının ilgisini çekmiştir.
Descartes, zatürre nedeniyle 1650 yılında İsveç’te vefat etti. Ölümünden 16 yıl sonra, Fransa’daki entelektüel çevreler onun kalıntılarının Fransa’ya getirilmesi gerektiğine karar verdiler. Ancak bu süreç beklenenden daha karmaşık bir hal aldı. İsveç’ten getirilen tabut, Descartes’ın tüm kalıntılarını taşımak için yeterince büyük değildi. Yetkililer, bir çözüm olarak Descartes’ın kafasını cesedinden ayırdı ve geçici olarak Stockholm’de bir mezara gömdü.
Bu sırada Fransa’nın İsveç büyükelçisi, Descartes’tan bir hatıra bırakılmasını istedi. Bu talep üzerine filozofun sağ işaret parmağı alındı. Kafası ve eksik parmağıyla birlikte Descartes’ın cesedi, nihayet 1666 yılında Paris’e taşındı ve Sainte-Genevieve Kilisesi’ne gömüldü.
Descartes’ın kafatası, Paris’e taşındıktan sonra kimliği belirsiz bir kişi tarafından mezardan çıkarılarak bir hatıra olarak saklanmaya başlandı. Filozofun kafatası, yaklaşık 150 yıl boyunca İsveçli koleksiyonerlerin elinde dolaştı. Bu süreç boyunca birçok farklı kişi tarafından korunan kafatası, nihayet Paris’teki Musée de l’Homme’a ulaştı ve burada sergilenmeye başlandı.
Kafatasının kimler tarafından ve ne şekilde saklandığı sorusu, tarih boyunca bir merak konusu olmaya devam etmiştir. Descartes’ın kafatası, sadece bir biyolojik kalıntı olarak değil, aynı zamanda felsefi düşüncenin somut bir sembolü olarak görülmüştür.
René Descartes, sadece felsefi düşünceleriyle değil, bilimsel çalışmalarıyla da modern dünyanın temel taşlarından biri olmuştur. Kartezyen sistem, bilimsel yöntemin gelişiminde devrim yaratmış; “Düşünüyorum, öyleyse varım” sözü, insanlık tarihindeki en etkili felsefi ifadelerden biri olarak kabul edilmiştir. Descartes’ın hem düşünce dünyasında hem de fiziksel kalıntılarında bıraktığı iz, onun insanlık tarihindeki önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
Beyni İncelenen Filozof: Descartes
Yorum Yaz